6 Şubat Depremlerinde Hayatını Kaybedenler Ankara’da Anıldı
Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşları andı. Açıklamada, “Acımız ve öfkemiz büyük, çünkü biliyoruz ki pek çok canımız kurtarılabilecekken ölüme terk edildi. Ölümün sessizliğini bozan çığlıklar bugün de devam ediyor. Ancak deprem olsaydı Kaçınılmazsa alınacak önlemlerin de kaçınılmaz olması gerekirdi.Deprem kaçınılmaz olsaydı depremin ilk saatlerinde ve ilk günlerinde yapılacak ilk müdahaleler planlanmalıydı.Devlet tüm gücüyle seferber olacak şekilde yapılanmalıydı. Ancak en yetkili kurumlardan biri olan AFAD ilk iki gün deprem bölgesine bile ulaşamadı. Sermaye açısından Kızılay kar peşinde koşan bir şirkete dönüştü ve o dönemde çadır satıyordu. Çadır dağıtması gerekiyordu, depremin ilk yılında bunu bir kez daha konuşalım, denildi ki: “Yıkıntıların ortasından yeni bir hayat kuracağız.”
Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşları anmak için bugün Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Grup buradan Kızılay Genel Müdürlüğü’ne yürüyerek binanın önüne siyah çelenk bıraktı. Yürüyüşte “Kader değil cinayet”, “Yıkılmayan evler yaratacağız”, “Deprem değil kâr cinayetleri” gibi sloganlar atıldı.
Eğitim Sen 3 Nolu Şube Üyesi Nihat Karyelioğlu basın açıklamasını okudu ve şunları söyledi:
“DEPREM DEĞİL, GELİR VE YAĞMA DÜZENİ ÖLDÜRDÜ”
“6 Şubat depreminin üzerinden tam bir yıl geçti. Depremde kaybettiğimiz canlarımızı saygı ve sevgiyle anıyoruz. 6 Şubat depreminden sonra hayata tutunanların acısını dindirmenin ve yeni katliamların önüne geçmenin yolu da bundan geçiyor. Bu yıkıma sebep olanlardan hesap sorulmasını, kent yağmalanmasının, ekolojik yıkımın ve sömürü düzeninin sürdürülmesi.” Yeni katliamlara davetiye çıkaran vurgunculuk ve yağma düzenine son vermektir. Bu nedenle bugün, canlarımızı kaybetmemize, şehirlerimizin yok olmasına, bir doğa olayının katliama dönüşmesine sebep olanları affetmediğimizi ve bağışlayacağımızı bir kez daha haykırmak için buradayız. onlardan hesap sor. Rant ve yağma düzenine son vereceğiz, şehirlerimizi harabelerin ortasından yok edeceğiz. Ülkeyi ve yeni bir hayatı inşa edeceğimizin sözünü vermek için bir aradayız. Sistemi deprem değil, kâr ve yağma öldürdü.
Acımız, öfkemiz büyük. Canımızı alan şeyin bir doğal afet olmadığını, başkentin pervasız kâr hırsıyla şehirlerimizin mezarlığa çevrildiğini, şehrin yaşam alanı yerine kâr yeri olarak görülerek yağmalandığını, Katliam, rant odaklı belediyecilik ve kentleşme, imar affı ve kamu denetiminin olmaması ile hazırlandı. Göz göre göre yaşadık. Bu nedenle 6 Şubat depremi yüzyılın felaketi değil, yüzyılın katliamıdır. Bugüne kadar yapılan tüm bilimsel uyarılara ve meslek kuruluşlarının tüm davetlerine rağmen hükümet ve devlet yöneticileri deprem tehlikesine karşı gerekli önlemleri almamış, tam tersine kiraları artırmışlardır. 6 Şubat depreminde başkentin çıkar hırsı ve kâr planının kent ve ilçelerimizi yerle bir etmesiyle yarattığı ve yaratabileceği yıkımın boyutu; On binlerce ölü ve yüz binlerce yaralıyla ortaya çıktı. Sorumlu olan sermaye düzenidir, tek adam diktatörlüğüdür.
“SERMAYE DÜZENİNDE KIZILAY, KÂR PEŞİNDE OLAN BİR ŞİRKETE DÖNÜŞMÜŞ, ÇADIR DAĞITMASI GEREKİRKEN ÇADIR SATIYORDU”
Acımız, öfkemiz büyük. Çünkü biliyoruz ki pek çok canımız kurtarılabilecekken ölüme terk edildi. Ölümün sessizliğini bozan çığlıklar bugün de devam ediyor. Ancak deprem kaçınılmazsa alınacak tedbirlerin de kaçınılmaz olması gerekirdi. Eğer deprem kaçınılmazsa ilk müdahalelerin depremin ilk saat ve günlerinde planlanması gerekirdi. Devletin tüm kaynaklarını hayat kurtarmak için seferber edecek şekilde yapılandırılması gerekiyordu. Ancak en yetkili kurumlardan biri olan AFAD, ilk iki gün deprem bölgesine dahi ulaşamadı. Kurtarılabilecek birçok hayat, artık çok geç olduğu için kurtarılamadı. Ailesini, evini, şehrini kaybedenlerin acil ihtiyaçları günlerce karşılanamadı. Sermaye sisteminde Kızılay kâr peşinde koşan bir şirkete dönüştü ve çadır dağıtması gerekirken çadır satıyordu.
“Hayatta Kalanlar, 20 Milyon Tona Yakın Enkazın Ortaya Çıktığı Ruble ve Abest İçinde Yaşamaya Mahkum Edildi”
Devlet depremin ilk günlerinden itibaren tüm çıplaklığıyla karşımızdaydı. Sermaye devletinin insan hayatını kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Kamunun can kurtarması yok, kamu sağlığı yok, toplu konut yok. Emek talanları var, doğa talanları var, toplu ölümler var. Bir yıldır sorumlulardan hesap sorulmadı, halkın yaraları sarılmadı.
Depremin ardından katliamın siyasi sorumluları ve kamu görevlileri hesap vermedi. Bir yıldır ne çürük binaları yapan müteahhitlerden ne de imar affı çıkaranlardan hesap sorulmadı. Adalet Bakanı binlerce soruşturma açıldığını ama nafile olduğunu söylüyor. Geçmiş depremlerden bildiğimiz cezasızlık politikası işlemeye devam ediyor. Yıllık gelir sistemi çoğunlukla işbirlikçilerini yanıltıcıdır. Hayatta kalanlar ise yaklaşık 20 milyon ton enkazın oluşturduğu moloz ve asbest yığınları arasında yaşamaya mahkum edildi. Halk sağlığı hiçe sayıldı. Sadece 6 Şubat depremi için 115 milyar lira toplandı ama nerede, ne için kullanıldığını bilmiyoruz. Kayıp çocuklar tarikat yatakhanelerinde bulundu ancak kayıp yetişkin ve çocukların çoğunun akıbetini hâlâ bilmiyoruz.
“6 ŞUBAT TARİHİ ANMA GÜNÜ İLAN EDİLMELİ, AFETLERE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER VE ALINACAK ÖNLEMLER KAMUOYUNA AÇIKLANMALIDIR”
Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde yeni bir yaşam kurulamadı. Barınma, beslenme, sağlık, ısınma ve eğitim gibi en temel insan haklarına erişim oldukça sınırlıdır. Bir yıldır sarsıntı bölgesinin gereksinimleri karşılanmıyor. 6 Şubat’tan sonra deprem önlemleri alınmazken, rezerv alanları gibi yeni yasal düzenlemelerle kent yağmalaması devam ediyor. 6 Şubat depreminden sonra deprem bölgelerinde alınması gereken önlemlerin hızla alınması gerekirken alınmadı. İstanbul depreminin yaklaşan bir felaket olması bekleniyor. İstanbul’un depreme hazırlanması gerekirken, rezerv alanı maddesiyle yeni imar alanlarının açılması isteniyor. Türkiye genelinde kent yağmacılığını yöneten Murat Kurum’un İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmesi, yağmayı derinleştirme arzusunun ifadesidir. Görünen katliama yenilerini eklemek istiyorlar. Ama buna izin vermeyeceğiz. Deprem bölgesinin tüm ihtiyaçları karşılanmalı, deprem tedbirleri bir an önce alınmalıdır. Depremin unutulmaması ve yeni yıkımların önlenmesi için 6 Şubat’ın anma günü ilan edilmesi; Afetlere ilişkin alınacak önlemler ve alınan önlemler kamuoyuna açıklanmalıdır.
“DEPREMİN BİRİNCİ YILDÖNÜMÜNDE BİR KEZ DAHA SÖZ VERİYORUZ; SALGINLAR ARASINDA YENİ BİR HAYAT KURACAĞIZ”
Depremin ilk yılında halen barınma, eğitim, sağlık, ulaşım ve beslenme haklarına erişemeyen, işsizlik ve yoksulluk içinde kalan halkın tüm taleplerinin bir an önce karşılanması gerekmektedir. Deprem suçu işleyen herkes hesap vermeli. Yıkımdan yeni bir hayat inşa edeceğiz. Türkiye halkı depremin ilk anından itibaren büyük bir dayanışma gösterdi ve dayanışmasını bugüne kadar sürdürdü. Hayat üreten işçiler, deprem bölgesinde önce hayat kurtarmak, sonra da yaşatmak için seferber oldu. Dayanışma devam ederken, sorumluların hesap vermesi için çaba sarf edildi. Bugün depremin birinci yıl dönümünde bir kez daha söyleyelim; Yıkıntıların ortasından yeni bir hayat inşa edeceğiz. Sözümüz olsun; Bütün sıkıntılar hesap verenlerindir; Bu kâr sistemi, yağma sistemi, katliam düzeni yıkılana kadar mücadele edeceğiz. Şehirlerimizi ve canlarımızı yağmacılara teslim etmeyeceğiz. Kent halkının, kentin emekçilerinin, kent emek ve meslek örgütlerinin, halk güçlerinin, bilim ve kültür insanlarının söz sahibi olduğu kent yönetimleri ve kentler kuracağız. “Çabalarımızı ve dayanışmamızı artıracağız.”
“ACILARIMIZIN VE EVLERİMİZİN ÜZERİNE SİNEMA PLATOTU KURMAYACAĞIZ, MENZİL AÇILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Basın açıklamasının ardından konuşan Beraberiz Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kübra Özyurt, şunları söyledi:
“Deprem kuşağı olan ülkemizde, depremden kaynaklanan ihmal ve vurgunculuk oyunlarının kaderimiz haline gelmesini engellemeye çalıştık, çabalamaya da devam ediyoruz. Katliama dönüşen doğal afet, yaşanmayacak derin travmalar bıraktı. unutulsun. Enkaz denilen beton yığınları bizim dünümüz, bugünümüz, yarınımızdır. Acımız bizimdir.” “Konutlarımızın üzerine sinema yaylaları yapılmasına, vurgun yapılmasına izin vermeyeceğiz. Kaybettiklerimizin anısına ve adaletine 6 Şubat 2024’te meydanlarda, topraklarda olacağız. Kaybettik. Geri döneceğiz. Unutmadık. Unutturmayacağız. Haklarımızdan vazgeçmiyoruz.”